Sitenin sağında bir giydirme reklam
Av. SELAY KARDEŞ (Hukuk Köşesi)
Köşe Yazarı
Av. SELAY KARDEŞ (Hukuk Köşesi)
 

SÜRESİZ NAFAKADA YAŞANAN MAĞDURİYETLER VE SON DURUM

Bu haftaki Hukuk Köşemizin konusu yine halk arasında çok merak edilen ve boşanma davası ile birlikte gündeme gelebilecek olan Nafaka konusu. Boşanma davası ile birlikte gündeme gelebilecek 4 nafaka türü vardır. Bunlar; tedbir nafakası, yoksulluk nafakası yardım ve iştirak nafakasıdır. Boşanma süreci ve sonrasında hangi nafaka türlerinin talep edilebileceğine bir bakalım ; Tedbir nafakası : Tedbir nafakası, taraflardan birinin boşanma davası veya ayrılık davası  sebebiyle maddi anlamda zora düşeceği durumlarda  hakim tarafından hükmedilen ve gerekli görüldüğü hallerde dava sonucu kesinleşinceye kadar devam edebilen, bir nafaka türüdür.Tedbir nafakası ihtiyaç esasına göre verilir, nafakaya hükmedilmesi esnasında cinsiyet ayrımı yapılmaz.   İştirak nafakası : Boşanma veya ayrılık kararı verilmesi halinde velayet kendisine verilmeyen eşin, velayet hakkı kendisine bırakılan eşe ergin olmayan müşterek çocuğun bakımı ve eğitim giderleri için  mali gücü oranında yaptığı katkıdır. Bu nafaka türündeki amaç ergin olmayan çocuğun yetiştirilmesi, sağlık barınma, eğitim vs. giderlerine velayet kendisine verilmeyen eşin mali gücü oranında katılmasını sağlamaktır. (Medeni Kanun m.182/2) Mahkeme tarafından daha önce tedbir nafakası adı altında ödenmesine karar verilen nafakanın boşanma ya da ayrılık kararının kesinleşmesi ile birlikte iştirak nafakası şeklinde ödenmesine karar verilir.   )Yardım Nafakası: Yardım nafakasının boşanma davası veya evlilik ile bir ilişkisi yoktur. Bir kimsenin, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy ve üstsoyu ile kardeşlerine ödediği nafaka çeşididir. 4)Yoksulluk nafakası :  Nafaka türleri içinde en çok tartışılan son nafaka türü yoksulluk nafakasını biraz daha uzun değerlendireceğiz  ; Yoksulluk nafakası,Evliliğin boşanma kararı ile bitmesi nedeniyle yoksulluğa düşecek eş lehine, diğer eş aleyhine hükmedilen nafakadır.Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf (eş), diğer taraftan (eşten) daha fazla kusurlu olmamak kaydı ile yoksulluk nafakası talep edebilir. (TMK m.175/1) Yoksulluk Nafakasının Şartları Nelerdir ? Yoksulluk : eşlerden biri boşanma sebebiyle yoksulluğa düşmüş olmalıdır. Yoksulluk her olaya gore ayrı belirlenecek olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulu içtihatında yoksulluğu ;; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul olarak kabul edilmesi gerektiği şeklinde değerlendirmiştir . Yargıtay, somut olayın özelliğine göre nafaka alacaklısının dul ve yetim, yaşlılık maaşı alması, asgari ücret ile çalışması gibi durumlarında yoksulluğun ortadan kalkmayacağını kabul etmektedir. Tarafların sosyal ve mali durumları kişinin yoksulluğa düşüp düşmeyeceğini belirlemektedir. Yoksulluk nafakasını hakim re’sen karar veremediği gibi nafaka alacaklısı kendisi talep etmelidir .Yoksulluk nafakası boşanma davasında talep edilebildiği gibi evliliğin boşanma ile sona erdiren mahkeme kararının kesinleşmesinden sonraki bir yıl içinde de açılabilir.  Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için karşı tarafın kusurundan ziayade nafaka alacaklısının kusuru dikkate alınır . Nafaka alacaklısı ( yoksulluk nafakası talep eden taraf ) karşı taraftan daha kusurlu ise nafaka talebi reddedilecektir . Ancak karşı tarafla eşit kusurlu veya daha az kusurlu ise lehine yoksulluk nafakası hükmedilecektir . Yoksulluk Nafakası Süresiz Midir ? . TMK MD 175 :“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.” Tmk’ nın yoksulluk nafakası ile ilgili bu maddesini yorumlayacak ve özetleyecek olursak ; Yoksulluk nafakası lehine hükmedilecek olan tarafın erkek ya da kadın olması farketmeksizin boşanma ile yoksullaşması , Nafaka talep eden tarafın karşı taraftan daha fazla kusurlu olmaması , Yoksulluk nafakaının nafaka borçlusunun mali gücü oranında belirlenmesi, Ve nafakanın süresiz olması koşulları belirtilmiştir .   Yoksulluk Nafakası Ne Zaman Sona Erer ? Medeni Kanunun 176. maddesinde belirtildiği gibi nafaka alacaklısı öldüğünde veya evlendiğinde nafaka kendiliğinden ortadan kalktığı gibi, fiilen biriyle evli gibi yaşadığında, yoksulluk durumu ortadan kalktığında (miras kaldığında, kadın kayıtlı ya da kayıtsız çalışmaya başladığında, kadına herhangi bir gelir bağlandığında), haysiyetsiz hayat sürdüğünde mahkeme kararıyla kaldırılabilmektedir. Ayrıca mali durumun değişmesi durumunda ödenen nafakanın azaltılabilmesi ve kaldırılabilmesi de şu anki yasal düzenlemeyle mümkündür. Günümüzde yoksulluk nafakasının süresiz olması bir çok tartışmaya ve mağduriyetlere yol açmıştır . Birbirinden ayrılan eşlerin birbirleri üzerinde baskı kurmasına , kayıt dışı kazançların artmasına , nafakayı alan eşin çalışma hayatından uzaklaşmasına  vb bir çok soruna daha yol açmaktadır. Üstelik nafaka borçlusu hakkında ömür boyu süren bir mali sorumluluğun düzenlenmesi insan hakları ve yoksulluk nafakası amacıyla bağdaşmamaktadır. Nitekim geçtiğimiz yıllarda 4721 sayılı kanunun 175.Maddesinde geçen ‘süresiz olarak’ şeklindeki ifade, Anayasanın 2. , 10. ve 41. maddelerine açıkça aykırı olduğu gerekçesiyle madde metninden çıkartılması için Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olmuştur. Ancak Anayasa Mahkemesi, 2011/136 Esas, 2012/72 Karar Sayılı ve 17.5.2012 tarihli kararında söz konusu başvuruyu reddetmiş ve savını şu ifadelerle açıklamıştır: “İtiraz konusu 'süresiz olarak' ibaresi, nafaka alacaklısının her zaman ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmemektedir. Kanun koyucunun 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 175.Maddesinde 'süresiz olarak' ibaresine yer vermesinin amacı, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek olan eşin diğer eş tarafından, şartları bulunduğu sürece ekonomik yönden desteklenmesi ve asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır. Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, ahlâki değerler ve sosyal dayanışma düşüncesi yer almaktadır. Yoksulluk nafakasının amacı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir. İtiraz konusu kuralda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi düzenlenmiş olup bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak getirildiği kuşkusuzdur.” Ancak bahse konu AYM kararında yer alan Karşı Oy’da ise: “Yoksulluk nafakasının süresiz olması, ileride nafakanın artırılması, nafakanın azaltılması veya nafakanın kaldırılması davalarının açılmasına neden olacaktır. Bu durumda nafaka yükümlüsü eski eşin nafaka alan tarafın kanunda yazılı şartları taşıyıp taşımadığını kontrol amacıyla, onun özel hayatına müdahale anlamına gelebilecek davranışlara ve onun üzerinde psikolojik baskı kurmasına neden olabilecektir. Yoksulluk nafakasının süresiz olması bu nafakayı alan tarafın, karşı tarafı ömür boyu cezalandırmak amacıyla gelir getirici bir işte çalışmama ve evlilik ekti yapmadan birlikte yaşama gibi davranışlara itebilecektir. Bu haller yoksulluk nafakasının süresiz de olsa bir ceza olmadığını savunan görüşleri haksız çıkarmaktadır. Tarihin hiçbir döneminde, hiçbir hukuk sistemi boşanan eşlerden biri yoksulluğa düşecek diye diğeri için ömür boyu sürebilecek yoksulluk nafakası yükümlülüğü öngörmemiştir. Dolayısı ile yoksulluk nafakasının süresiz uygulanmasının nedeni ahlaki ve sosyal gerekçelerle açıklanamaz. … Devletin aktif olarak mücadele etmesi gereken yoksulluğun sorumluluğunun, boşanan taraflardan birisinin üzerine ömür boyu yüklenmesi, kanımca, sosyal devlet ilkesine, hakkaniyete ve mantığa da uygun bir çözüm değildir.” Şeklindedir. Boşanma sonrası kadınların ve çocukların mağdur edilmemesi için verilen nafaka konusunda yeniden düzenleme yapılması için geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanlığı ve parti grubunda toplantılar yapıldı.Adalet Bakanlığı nafaka süresini 6 yılla kısıtlayan bir öneri getirdi.Bakanlığın önerisinde, alt sınır da 2 yıl olarak öngörüldü. Toplantıda, “Süre koymak doğru değil, bazı boşanmalarda nafaka vermeye gerek yokken, bazı davalarda ömür boyu nafaka ödemek zorunda bırakılması gerekebilir. Bu konuda takdir hâkimlere bırakılmalı” değerlendirmesi yapıldı. Bakanlığın daha önce yaptığı alternatifli çalışmada, ‘nafakanın 5 yıl süreli olması’, ‘evliliğin süresiyle sınırlandırılması’, ‘evliliğin yarısı kadar süreyle sınırlandırılması’ önerileri yer almıştı. Yukarıda açıklamış olduğumuz ve daha fazlası yaşanan mağuriyetlerin olmaması için öneri yerine hukukun adil ve hakkaniyete uygun bir şekilde uygulanabilmesi gerekli yasal düzenlemelerin  bir an evvel yapılmasını temenni ediyorum .
Ekleme Tarihi: 29 Ekim 2020 - Perşembe

SÜRESİZ NAFAKADA YAŞANAN MAĞDURİYETLER VE SON DURUM

Bu haftaki Hukuk Köşemizin konusu yine halk arasında çok merak edilen ve boşanma davası ile birlikte gündeme gelebilecek olan Nafaka konusu.

Boşanma davası ile birlikte gündeme gelebilecek 4 nafaka türü vardır. Bunlar; tedbir nafakası, yoksulluk nafakası yardım ve iştirak nafakasıdır. Boşanma süreci ve sonrasında hangi nafaka türlerinin talep edilebileceğine bir bakalım ;

  1. Tedbir nafakası : Tedbir nafakası, taraflardan birinin boşanma davası veya ayrılık davası  sebebiyle maddi anlamda zora düşeceği durumlarda  hakim tarafından hükmedilen ve gerekli görüldüğü hallerde dava sonucu kesinleşinceye kadar devam edebilen, bir nafaka türüdür.Tedbir nafakası ihtiyaç esasına göre verilir, nafakaya hükmedilmesi esnasında cinsiyet ayrımı yapılmaz.

 

  1. İştirak nafakası : Boşanma veya ayrılık kararı verilmesi halinde velayet kendisine verilmeyen eşin, velayet hakkı kendisine bırakılan eşe ergin olmayan müşterek çocuğun bakımı ve eğitim giderleri için  mali gücü oranında yaptığı katkıdır.

Bu nafaka türündeki amaç ergin olmayan çocuğun yetiştirilmesi, sağlık barınma, eğitim vs. giderlerine velayet kendisine verilmeyen eşin mali gücü oranında katılmasını sağlamaktır. (Medeni Kanun m.182/2)

Mahkeme tarafından daha önce tedbir nafakası adı altında ödenmesine karar verilen nafakanın boşanma ya da ayrılık kararının kesinleşmesi ile birlikte iştirak nafakası şeklinde ödenmesine karar verilir.

 

)Yardım Nafakası: Yardım nafakasının boşanma davası veya evlilik ile bir ilişkisi yoktur. Bir kimsenin, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan altsoy ve üstsoyu ile kardeşlerine ödediği nafaka çeşididir.

4)Yoksulluk nafakası :  Nafaka türleri içinde en çok tartışılan son nafaka türü yoksulluk nafakasını biraz daha uzun değerlendireceğiz  ;

Yoksulluk nafakası,Evliliğin boşanma kararı ile bitmesi nedeniyle yoksulluğa düşecek eş lehine, diğer eş aleyhine hükmedilen nafakadır.Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf (eş), diğer taraftan (eşten) daha fazla kusurlu olmamak kaydı ile yoksulluk nafakası talep edebilir. (TMK m.175/1)

Yoksulluk Nafakasının Şartları Nelerdir ?

Yoksulluk : eşlerden biri boşanma sebebiyle yoksulluğa düşmüş olmalıdır. Yoksulluk her olaya gore ayrı belirlenecek olup Yargıtay Hukuk Genel Kurulu içtihatında yoksulluğu ;; yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların yoksul olarak kabul edilmesi gerektiği şeklinde değerlendirmiştir .

Yargıtay, somut olayın özelliğine göre nafaka alacaklısının dul ve yetim, yaşlılık maaşı alması, asgari ücret ile çalışması gibi durumlarında yoksulluğun ortadan kalkmayacağını kabul etmektedir. Tarafların sosyal ve mali durumları kişinin yoksulluğa düşüp düşmeyeceğini belirlemektedir.

Yoksulluk nafakasını hakim re’sen karar veremediği gibi nafaka alacaklısı kendisi talep etmelidir .Yoksulluk nafakası boşanma davasında talep edilebildiği gibi evliliğin boşanma ile sona erdiren mahkeme kararının kesinleşmesinden sonraki bir yıl içinde de açılabilir. 

Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için karşı tarafın kusurundan ziayade nafaka alacaklısının kusuru dikkate alınır . Nafaka alacaklısı ( yoksulluk nafakası talep eden taraf ) karşı taraftan daha kusurlu ise nafaka talebi reddedilecektir . Ancak karşı tarafla eşit kusurlu veya daha az kusurlu ise lehine yoksulluk nafakası hükmedilecektir .

Yoksulluk Nafakası Süresiz Midir ? .

TMK MD 175 :“Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz.”

Tmk’ nın yoksulluk nafakası ile ilgili bu maddesini yorumlayacak ve özetleyecek olursak ;

  • Yoksulluk nafakası lehine hükmedilecek olan tarafın erkek ya da kadın olması farketmeksizin boşanma ile yoksullaşması ,

  • Nafaka talep eden tarafın karşı taraftan daha fazla kusurlu olmaması ,

  • Yoksulluk nafakaının nafaka borçlusunun mali gücü oranında belirlenmesi,

  • Ve nafakanın süresiz olması koşulları belirtilmiştir .

 

Yoksulluk Nafakası Ne Zaman Sona Erer ?

Medeni Kanunun 176. maddesinde belirtildiği gibi nafaka alacaklısı öldüğünde veya evlendiğinde nafaka kendiliğinden ortadan kalktığı gibi, fiilen biriyle evli gibi yaşadığında, yoksulluk durumu ortadan kalktığında (miras kaldığında, kadın kayıtlı ya da kayıtsız çalışmaya başladığında, kadına herhangi bir gelir bağlandığında), haysiyetsiz hayat sürdüğünde mahkeme kararıyla kaldırılabilmektedir. Ayrıca mali durumun değişmesi durumunda ödenen nafakanın azaltılabilmesi ve kaldırılabilmesi de şu anki yasal düzenlemeyle mümkündür.

Günümüzde yoksulluk nafakasının süresiz olması bir çok tartışmaya ve mağduriyetlere yol açmıştır . Birbirinden ayrılan eşlerin birbirleri üzerinde baskı kurmasına , kayıt dışı kazançların artmasına , nafakayı alan eşin çalışma hayatından uzaklaşmasına  vb bir çok soruna daha yol açmaktadır. Üstelik nafaka borçlusu hakkında ömür boyu süren bir mali sorumluluğun düzenlenmesi insan hakları ve yoksulluk nafakası amacıyla bağdaşmamaktadır.

Nitekim geçtiğimiz yıllarda 4721 sayılı kanunun 175.Maddesinde geçen ‘süresiz olarak’ şeklindeki ifade, Anayasanın 2. , 10. ve 41. maddelerine açıkça aykırı olduğu gerekçesiyle madde metninden çıkartılması için Anayasa Mahkemesine başvuru konusu olmuştur.

Ancak Anayasa Mahkemesi, 2011/136 Esas, 2012/72 Karar Sayılı ve 17.5.2012 tarihli kararında söz konusu başvuruyu reddetmiş ve savını şu ifadelerle açıklamıştır:

“İtiraz konusu 'süresiz olarak' ibaresi, nafaka alacaklısının her zaman ölünceye kadar yoksulluk nafakası alacağı anlamına gelmemektedir. Kanun koyucunun 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu'nun 175.Maddesinde 'süresiz olarak' ibaresine yer vermesinin amacı, boşanmadan dolayı yoksulluğa düşecek olan eşin diğer eş tarafından, şartları bulunduğu sürece ekonomik yönden desteklenmesi ve asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanmasıdır.

Evlilik birliğinde eşler arasında geçerli olan dayanışma ve yardımlaşma yükümlülüğünün, evlilik birliğinin sona ermesinden sonra da kısmen devamı niteliğinde olan yoksulluk nafakasının özünde, ahlâki değerler ve sosyal dayanışma düşüncesi yer almaktadır. Yoksulluk nafakasının amacı nafaka alacaklısını zenginleştirmek değildir. Yoksulluk nafakasıyla, boşanma sonucunda yoksulluk içine düşen eşin asgari yaşam gereksinimlerinin karşılanması düşünülmüştür. Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma nedeniyle yoksulluğa düşecek olmasının yanı sıra, nafaka talep edilen eşin de nafaka ödeyebilecek ekonomik gücünün bulunması gerekmektedir.

İtiraz konusu kuralda, boşanma sebebiyle yoksulluğa düşen eşi korumak için diğer eşin, koşulları bulunduğu sürece, herhangi bir süre sınırı olmaksızın yoksulluk nafakası vermesi düzenlenmiş olup bu yükümlülüğün sosyal hukuk devleti ilkesinin gereği olarak getirildiği kuşkusuzdur.”

Ancak bahse konu AYM kararında yer alan Karşı Oy’da ise:

“Yoksulluk nafakasının süresiz olması, ileride nafakanın artırılması, nafakanın azaltılması veya nafakanın kaldırılması davalarının açılmasına neden olacaktır. Bu durumda nafaka yükümlüsü eski eşin nafaka alan tarafın kanunda yazılı şartları taşıyıp taşımadığını kontrol amacıyla, onun özel hayatına müdahale anlamına gelebilecek davranışlara ve onun üzerinde psikolojik baskı kurmasına neden olabilecektir. Yoksulluk nafakasının süresiz olması bu nafakayı alan tarafın, karşı tarafı ömür boyu cezalandırmak amacıyla gelir getirici bir işte çalışmama ve evlilik ekti yapmadan birlikte yaşama gibi davranışlara itebilecektir. Bu haller yoksulluk nafakasının süresiz de olsa bir ceza olmadığını savunan görüşleri haksız çıkarmaktadır. Tarihin hiçbir döneminde, hiçbir hukuk sistemi boşanan eşlerden biri yoksulluğa düşecek diye diğeri için ömür boyu sürebilecek yoksulluk nafakası yükümlülüğü öngörmemiştir. Dolayısı ile yoksulluk nafakasının süresiz uygulanmasının nedeni ahlaki ve sosyal gerekçelerle açıklanamaz.

… Devletin aktif olarak mücadele etmesi gereken yoksulluğun sorumluluğunun, boşanan taraflardan birisinin üzerine ömür boyu yüklenmesi, kanımca, sosyal devlet ilkesine, hakkaniyete ve mantığa da uygun bir çözüm değildir.”

Şeklindedir.

Boşanma sonrası kadınların ve çocukların mağdur edilmemesi için verilen nafaka konusunda yeniden düzenleme yapılması için geçtiğimiz günlerde, Cumhurbaşkanlığı ve parti grubunda toplantılar yapıldı.Adalet Bakanlığı nafaka süresini 6 yılla kısıtlayan bir öneri getirdi.Bakanlığın önerisinde, alt sınır da 2 yıl olarak öngörüldü. Toplantıda, “Süre koymak doğru değil, bazı boşanmalarda nafaka vermeye gerek yokken, bazı davalarda ömür boyu nafaka ödemek zorunda bırakılması gerekebilir. Bu konuda takdir hâkimlere bırakılmalı” değerlendirmesi yapıldı.

Bakanlığın daha önce yaptığı alternatifli çalışmada, ‘nafakanın 5 yıl süreli olması’, ‘evliliğin süresiyle sınırlandırılması’, ‘evliliğin yarısı kadar süreyle sınırlandırılması’ önerileri yer almıştı.

Yukarıda açıklamış olduğumuz ve daha fazlası yaşanan mağuriyetlerin olmaması için öneri yerine hukukun adil ve hakkaniyete uygun bir şekilde uygulanabilmesi gerekli yasal düzenlemelerin  bir an evvel yapılmasını temenni ediyorum .

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve batikaradenizhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.